Ağız Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi

GÖMÜLÜ DİŞLER

Yıllar ilerledikçe doğada olduğu gibi insan vücudunda da çeşitli evrimsel değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişimin diş hekimliğindeki en net göstergesi 20 yaş dişlerinin kimi bireylerde artık hiç oluşmaması veya oluşanlarda da gömülü kalmasıdır.

20 yaş dişleri, anatomik olarak çene kemiklerinin en arka bölgelerinde yer aldığı için çoğu zaman kendine sürecek yer bulamaz, yatay veya dikey pozisyonda önündeki dişe temas halinde gömülü kalabilmektedir. Yine çok sık karşılaşılan gömülü kalan bir başka diş kanin (köpek dişi) dişidir. Bu dişlerin de çenelerin kavis aldığı bölgede yer alması gömülü kalmaları için bir sebep olabilir. Böyle bir durumda gömülü kalan diş, her gün sürme yönünde hareket etme çabasındadır. Bu durum;

• ön dişte meydana gelen çürük,
• 20 yaş dişinin temas ettiği alanda kök kaybı,
• Diş etine uygulanan baskı sonucu oluşan dişeti enfeksiyonları ve yoğun ağrı,
• ön dişlerde düzensizlik,
• Dişi meydana getiren diş torbasının kist haline gelmesi veya çeşitli ağız yapılarının tetiklenmesine yol açması gibi komplikasyonlara neden olabilir.

Özellikle 20’lik dişlerin;
• en arka dişlerin varlığı nedeniyle ağız hijyenini korumanın zorluğu ve bunun sonucunda hızlı bir şekilde çürümeleri,
• genellikle tamamen veya kısmen gömülü durumda bulunması,
• Sürmesini tamamlamış olsa bile, yanağa veya dile kayma ihtimalinden dolayı yanak ve dil ısırma problemlerine neden olabilmesi,
• gömülü durumda bulunduğunda ön dişler üzerinde yarattığı basınç nedeniyle çapraşıklığın oluşmasına neden olması,
• gömülü olduğunda farklı kist veya tümörlerin gelişmesine katkıda bulunması,
• Kullanıldığında genellikle diğer dişlere kıyasla şekil, yapı ve pozisyon açısından daha kötü durumda olduğundan çiğneme işlevine çok fazla destek sağlamadığı.

Bu tür sebepler nedeniyle geri çekilmeleri yararlı olabilir.




ÇENE KİSTLERİ VE TÜMÖRLERİ

Ağız ve çevresi dokularda da bir çok diğer organ ve dokularımızda olan patolojilerle karşılaşılabilir. Bunların yanısıra enfekte veya gömülü dişlerin varlığı da patoloji görülme oranını arttırmaktadır. Özellikle ağız içi bölgesi, vücudumuzun bakteri çeşitliliğinin en  fazla olduğu bölgedir. Buna bağlı olarak ağız içerisinde meydana gelen enfeksiyon, kist, tümör gibi patolojilerin bir çok organ ve dokumuza oranla çok daha sık görüldüğünü belirtmek yanlış olmaz. Nitekim WHO (Dünya Sağlık Örgütü) yayınladığı bildiride ağız içi kanserlerin tüm kanser çeşitleri arasında görülme sıklığını %6 olarak kaydetmiştir. Bu, oldukça yüksek bir orandır.

Çene kistleri yumuşak dokularda geliştiği gibi çene kemiklerinde de gelişebilir. Yumuşak dokularda; tükürük bezlerinde, tükürük bezi kanallarında, dudaklarda ve dişetlerinde görülürken, gömülü bir dişe bağlı olarak veya bir travmaya bağlı olarak çene kemiklerinde de görülebilir.

Ağız içerisi anatomik olarak bir çok dişin varlığı, dil varlığı, ıslak bir alan olması ve kapalı bir ortam olmasından dolayı hijyeni ve bakımı zor bir bölgedir. Bunların dışında sigara, alkol, aşırı sıcak gıdalar, baharatlı gıdalar gibi dış faktörlerin de etkisiyle bir çok prekanseröz (kansere taban olabilecek) veya kanseröz lezyonlarla karşılaşmaktayız. Bu lezyonlar sıklık sırasına göre en çok dil, ağız tabanı, yanak iç yüzeyleri, dişetleri ve alt dudakta karşımıza çıkmaktadır.

Tüm sağlık sorunlarının erken tanısında ve tedavisinde en önemli kriter; iyi bir ağız hijyeni ve 6 ayda bir diş hekimi muayenesidir.

DİL VE DUDAK BAĞLARI (FRENİLUMLAR)

Üst çenede yanak bölgelerinde sağ ve solda olmak üzere 2 adet, ön orta hatta 1 tane olmak üzere toplam 3 adet frenilum vardır. Alt çenede ise 2 adet yanak bölgesinde, 1 adet orta hat ön bölgede ve bir adet dil altında olmak üzere 4 adet frenilum vardır.

Frenilumlar anatomik olarak doğuştan hepimizde var olan, normal yapıda olduğunda hiçbir olumsuzluk arz etmeyen kas dokularıdır. Ancak bazen bu kas yapısı fazla aktiftir veya fazla büyük-uzundur. Böyle bir durumda ön dişlerde ayrıklık, dişeti çekilmesi, peltek ve tıslayarak konuşma veya kullanılan bir hareketli protezin tutuculuğuna engel olma gibi olumsuzluklarla karşılaşılabilir.

Tüm bu sorunların çözümü oldukça kolaydır. Yapılacak bir lokal anestezi sonrası lazer veya klasik cerrahi bir yöntemle ilgili frenilumdaki kas fonksiyonunu azaltacak kadar yapılan bir kesi tedavi için yeterli olmaktadır.

DİŞETİ ESTETİĞİ

Bazen çeşitli sebeplerle dişetlerinde istenmeyen büyümeler olabilir.

Ya da anatomik olarak, güldüğü zaman dudak hattı, dişeti hattını aşan gummy smile (dişeti-damak gülüşü) ortaya çıkabilir.

Yine esmer bireylerde veya çok sigara içenlerde dişetleri pigmentasyona bağlı olarak koyu kahve lekelenmeler içerebilir.

Tüm bu olumsuzluklar kişinin yüz estetiğini bozduğu gibi psikolojik olarak bireyi sosyal yönden geri planda bırakmaktadır. Günümüzde dişetlerinde cerrahi el aletleri ve lazer teknolojisi ile yapılan estetik plastik uygulamalar, estetik açıdan oldukça olumlu sonuçlar vererek bireyi tekrar topluma kazandırmaktadır.

DİŞ SIKMA (BRUKSİZM)

Gün içerisindeki stres genellikle geceye taşınır. Günlük aktivitelerin yarattığı yorgunluk ve stres, gece uyku sırasında diş sıkma ve gıcırdatma olarak kendini gösterebilir. Uzun süreli ve yoğun diş sıkma, çene eklemi üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Dişlerin yüzeylerinde aşınma ve kırıklar meydana gelir. Eklem sorunları; ağız açma ve kapama hareketlerinde ağrı, yemek yerken rahatsızlık, eklemden ses gelmesi ve özellikle sabahları baş ve çene ağrılarıyla kendini gösterir.

Diş gıcırdatma ve eklem sorunlarının etkili bir şekilde tedavi edilebilmesi için hastaların klinik ortamda muayene edilmesi şarttır. Bu tedavi, teşhis odaklı olarak koruyucu, cerrahi ve lazer destekli yaklaşımlar içerebilir.

WhatsApp İle Randevu Alın